25 Ocak 2014 Cumartesi

venderse como rosquillas

İspanyolca venderse como rosquillas ne demek? Türkçesi nedir?

1. peynir ekmek gibi satılmak, kapış kapış gitmek
  • (es) Su nuevo libro se vende como rosquillas.
  • (tr) Yeni kitabı peynir ekmek gibi satılıyor.
  • (es) Este modelo se vende como rosquillas.
  • (tr) Bu model kapış kapış gidiyor.

24 Ocak 2014 Cuma

in my humble opinion

İngilizce in my humble opinion ne demek? Türkçesi nedir?

1. naçizane fikrimce, naçiz fikrime göre


  • (en) In my humble opinion, the best film ever made is Schindler's List.
  • (tr) Naçizane fikrimce, bugüne değin yapılmış en iyi film Schindler'in Listesi'dir.
  • (en) In my humble opinion, we should mind our own business and stop criticizing him.
  • (tr) Naçiz fikrime göre biz kendi kendi işimize bakmalı ve onu eleştirmeyi bırakmalıyız.
Kullanım bilgisi: Bu sözdizisini kibarlık ve alçakgönüllülük göstermeniz gerektiğinde kullanabilirsiniz. Yazı dilinde sıklıkla IMHO diye kısaltılır.

run off at the mouth

İngilizce run off at the mouth ne demek? Türkçesi nedir?

1. zevzeklik etmek, gevezelik etmek

  • (en) Every time I talk to my mother on the phone, she runs off at the mouth and I can't hang up for at least an hour.
  • (tr) Anneme ne zaman telefon etsem gevezelik eder ve en az bir saat telefonu kapatamam.

2. ahkâm kesmek

  • (en) It's so annoying how she runs off at the mouth over things she has no clue about.
  • (tr) Hiç bilmediği konular üzerine ahkâm kesmesi çok sinir bozucu.

Kullanım bilgisi: çok konuşmak anlamında ayrıca run one's mouth deyimini; çok konuşan kimseler içinse motor mouth deyimini kullanabilirsiniz.

tiempo de perros

İspanyolca tiempo de perros ne demek? Türkçesi nedir?


1. (hava) berbat olmak, bok gibi olmak


  • (es) Aquella mañana hacía un tiempo de perros en los alrededores de Estambul. 
  • (tr) O sabah İstanbul dolaylarında berbat bir hava vardı.
  • (es) Hoy hace un tiempo de perros; pero mañana hará buen tiempo
  • (tr) Bugün hava bok gibi ama yarın iyi olacak.

en traje de Adán / Eva

İspanyolca en traje de Adán  ve en traje de Eva ne demek? Türkçesi nedir?

1. anadan üryan, çırılçıplak
  • (es) Unas mujeres realizaron una protesta en traje de Eva delante del ayuntamiento.
  • (tr) Birkaç kadın belediyenin önünde anadan üryan bir protesto gerçekleştirdi.
  • (es) Detuvieron a un hombre que se bañaba en traje de Adán en la playa pública. 
  • (tr) Halka açık plajda çırılçıplak denize giren bir adam tutuklandı.

Kullanım notu: Bu deyimi erkekler için en traje de Adán; kadınlar için en traje de Eva biçiminde kullanmalısınız (anlamı: Âdem / Havva giysisiyle) Ayrıca bu deyim yerine tek başına desnudo sıfatını de kullanabilirsiniz.
 

23 Ocak 2014 Perşembe

jeter l'argent par les fenêtres

Fransızca jeter l'argent par les fenêtres ne demek? Türkçesi nedir?
 

1. parasını çarçur etmek, har vurup harman savurmak, avuç avuç para saçmak


  • (fr) Je vis chez mes parents et je ne compte pas louer. Pour moi c'est comme jeter l'argent par les fenêtres.
  • (tr) Ailemle yaşıyorum ve kiraya çıkmayı düşünmüyorum. Benim için bu boşa para saçmak gibi.

 

je ne te demande pas l'heure qu'il est

Fransızca je ne te demande pas l'heure qu'il est ne demek? Türkçesi nedir?
 

1. sana soran yok, sen işine bak


  • (fr) Je ne te demande pas l'heure qu'il est. Ça ne te regarde pas.
  • (tr) Sana fikrini soran yok. Seni ilgilendirmez.  


 

avoir de la merde dans les yeux

Fransızca avoir de la merde dans les yeux ne demek? Türkçesi nedir?
 

1.basireti bağlanmak, gözüne perde inmek


  • (fr) Le gar qui t'as dit que tu était moche devait avoir de la merde dans les yeux.
  • (tr) Sana çirkin olduğunu söyleyen çocuğun gözüne perde inmiş olmalı. 

  • (fr) Je crois que j'avais de la merde dans les yeux ce matin. J'ai mal lus toutes les questions du teste.
  • (tr) Galiba bu sabah basiretim bağlandı. Bütün test sorularını yanlış okumuşum.

à tout prix

Fransızca à tout prix ne demek? Türkçesi nedir?
 

1. ne pahasına olursa olsun, her hâlükârda


  • (fr) Mme. Morel veut empêcher à tout prix son fils de déménager à Paris.
  • (tr) Bayan Morel her ne pahasına olursa olsun oğlunun Paris'e taşınmasını engellemek istiyor. 
 

a altas horas de la madrugada

İspanyolca altas horas de la madrugada ne demek? Türkçesi nedir?

1. günün ilk ışıkları, sabahın erken saatleri
  • (es) La fiesta se prolongó hasta altas horas de la madrugada.
  • (tr) Parti, günün ilk ışıklarına dek sürdü.
  • (es) Sr. Martinez llamó a altas horas de la madrugada para denunciar un robo.
  • (tr) Bay Martinez sabahın erken saatlerinde bir soygun ihbarında bulunmak için aradı.

dar un patatús

İspanyolca dar un patatús ne demek? Türkçesi nedir?

1. kendinden geçmek, bayılmak
  • (es) Al ver a su hija cubierta de sangre le dio un patatús.
  • (tr) Kızını kanlar içinde görünce yere yığıldı.
  • (es) A mi madre le daría un patatús si supiera que voy contigo.
  • (tr) Annem seninle gittiğimi bilse düşüp bayılırdı.
  • (es) Cuando vio a su ex de la mano con su prima, Nuria se puso tan nerviosa que casi le dio un patatús.
  • (tr) Nuria eski sevgilisini kuzeniyle el ele görünce öyle öfkelendi ki neredeyse bayılacaktı.

cortar el rollo

İspanyolca cortar el rollo ne demek? Türkçesi nedir?

1.dırdır etmeyi kesmek, tıraşı kesmek
  • (es) Corta el rollo y dime exactamente lo que quieres.
  • (tr) Kes tıraşı da bana tam olarak ne istediğini söyle. 
  • (es) Estoy harto de oírte quejarte, ¡corta el rollo!
  • (tr) Yakınmanı duymaktan bıktım, kes dırdır etmeyi!
 
Kullanım notu: Karşınızdakine susmasını, boş konuşmayı bırakmasını söylemek için bu deyimi kullanabilirsiniz.

apartar los ojos

İspanyolca apartar los ojos ve apartar la mirada ne demek? Türkçesi nedir?

1. gözlerini kaçırmak
  • (es) Apartaba la mirada siempre que nos cruzábamos.
  • (tr) Her karşılaştığımızda gözlerini kaçırırdı.
2. gözlerini ayırmak, gözlerini almak
  • (es) Álvaro no podía apartar la mirada de María.
  • (tr) Álvaro, gözlerini María'dan alamıyordu.
 
Kullanım notu: Bu deyimin yerine eşanlamlısı olan apartar la mirada fiilini de kullanabilirsiniz.

20 Ocak 2014 Pazartesi

aguardar turno

İspanyolca aguardar turno ne demek? Türkçesi nedir?


1. sırasını beklemek



  • (es) Esos barcos aguardan turno para cruzar el Bósforo.
  • (tr) Bu gemiler İstanbul Boğazı'nı geçmek için sıralarını bekliyor.
 
Kullanım notu: Bu deyimi bekleme salonları ya da kuyruklar için kullanabilirsiniz.Arıca aguardar yerine esperan turno da diyebilirsiniz.

a otro perro con ese hueso

İspanyolca a otro perro con ese hueso ne demek? Türkçesi nedir?

 

1. geç bunları, külahıma anlat


  • (es) - Llegué tarde por perder el tren.
                - A otro perro con ese hueso! Seguro que te quedaste dormido.

  • (tr) - Treni kaçırdığım için geç kaldım.
                - Sen onu benim külahıma anlat. Kesin uyuyakaldın.
 
Kullanım notu: Bu deyimi size anlatılanlara inanmadığınızda kullanabilirsiniz.

à d'autres

Fransızca à d'autres ne demek? Türkçesi nedir?
 

1. geç bunları, külahıma anlat


  • (fr) - Je suis en retard parce que j'ai raté le bus.
                -À d'autres! Je suis sûr que tu as trop dormi!

  • (tr) - Geç kaldım çünkü otobüsü kaçırdım. 
                - Külahıma anlat! Eminim uyuyakaldın.
 
Kullanım notu: Bu deyimi size anlatılanlara inanmadığınızda kullanmalısınız. 

chercher la merde

Fransızca chercher la merde ne demek? Türkçesi nedir?
 

1. bela aramak, dertsiz başa dert aramak


  • (fr) Pourqoui tu as invité Guillaume à la fête? Tu cherches vraiment la merde.
  • (tr) Neden Guillaume'u partiye çağırdın? Gerçekten belanı arıyorsun.  

Kullanım notu: Bunun eşanlamlısı olan chercher des ennuis deyimini kullanmayı tercih edin. İçinde "merde" geçen tüm deyimler gibi bunu da resmî bir ortamda kullanmak çok ayıp!

se foutre de la gueule de

Fransızca se foutre de la gueule de ne demek? Türkçesi nedir?

1. dalga geçmek, alay etmek


  • (fr) Ils se sont foutus de notre gueule toute la soirée.
  • (tr) Bütün gece bizimle alay ettiler.
  • (fr) Oh mec, tu te fous de ma gueule ou quoi!?
  • (tr) Oğlum sen benle dalga mı geçiyorsun, n'apıyorsun!?
 

Kullanım notu: Birinci örnek genel kullanımı göstermekte; ikinci örnekse tehditvarî ve kavgaya davet eden bir yaklaşım içermektedir. Bu deyimin yerine eşanlamlısı olan se moquer fiilini kullanmayı tercih edebilirsiniz. İçinde "foutre" sözcüğü geçen tüm deyimler gibi bu da çok ayıp bir söylem. Yakın arkadaşlarınızın dışında kimsenin yanında kullanmamaya özen gösterin.

tomar el pelo

İspanyolca tomar el pelo ne demek? Türkçesi nedir?

1. dalga geçmek, yemek, kandırmak


  • (es) ¿Qué?¿Has ganado la lotería? No me tomes el pelo...
  • (tr) Ne? Lotoyu mu kazandın? Yeme beni!
  • (es) ¿Me estás tomando el pelo?
  • (tr) Sen benle dalga mı geçiyorsun?
 
Kullanım notu: Bu deyimin yerine eşanlamlısı olan engañar fiilini de kullanabilirsiniz.

19 Ocak 2014 Pazar

casser les pieds

Fransızca casser les pieds ne demek? Türkçesi nedir?

1. asabını bozmak, sinirini zıplatmak


  • (fr) Gustave, arrête de trembler ta jambe! Tu me casses les pieds!
  • (tr) Gustave, ayağını sallamayı kes! Sinirimi bozuyorsun.
  • (fr) Les enfants nous a cassé les pieds avec leurs questions incessantes.
  • (tr) Çocuklar bitmek bilmeyen sorularıyla hepimizi gıcık etti.
 
Kullanım notu: Bunun eşanlamlısı olan casser les couilles ve péter les couilles deyimlerini çok yakın arkadaşlarınızın yanında bile kullanmamaya özen gösterin. Çok ayıp!

un vrai bazar

Fransızca un vrai bazar ne demek? Türkçesi nedir?


1. çarşamba pazarı gibi, çıfıt çarşısı gibi, savaş alanı gibi


  • (fr) Anne est vraiement désordonnée. Sa chambre est un vrai bazar
  • (tr) Anne gerçekten çok düzensiz. Odası çıfıt çarşısı gibi.

  • (fr) Ce matin j'ai laissé mes enfants seuls pour acheter quelques trucs et en rentrant j'ai vu que la maison était un vrai bazar.
  • (tr) Bu sabah, bir şeyler almak için çocuklarımı evde yalnız bıraktım ve döndüğümde gördüm ki ev savaş alanına dönmüş.
Kullanım notu: Bu deyimin teklifsiz konuşmalarda kullanıldığını unutmayın. Resmî bir konuşmada bunu kullanmanız hoş karşılanmayabilir.

faire courir un danger

Fransızca faire courir un danger ne demek? Türkçesi nedir?


1. tehlike arz etmek, risk oluşturmak


  • (fr) Le pont a été fermé parce que la fissure décelée sur le pied nord fait courir un danger. 
  • (tr) Köprü kapatıldı çünkü kuzey ayağında fark edilen çatlak tehlike arz ediyor.

  • (fr) Les mines terrestres font courir un risque persistante pour les enfants de la region.
  • (tr) Kara mayınları bölgedeki çocuklar için sürekli bir risk oluşturuyor. 
Kullanım notu: Aynı anlamlara gelen faire courir un danger ve faire courir un risque deyişleri birbiri yerine kullanılabilir.

ne pas payer de mine

Fransızca ne pas payer de mine ne demek? Türkçesi nedir?

1. ahım şahım bir yanı olmamak


  •   (fr) Il y a un restaurant chinois en dessous de chez moi. Ça ne paie pas de mine mais j'y vais quand je n'ai rien à bouffer chez moi.
  •   (tr) Evimin altında bir Çin lokantası var. Pek ahım şahım bir yer değil ama evde atıştıracak bir şey olmadığında oraya gidiyorum.

  •   (fr) C'est vrai que vu de l'exterieur l'hotel ne paie pas de mine, mais l'interieur a été récemment rénové; tout est neuf et propre.
  •   (tr) Doğrusu otel dışarıdan bakıldığında pek iyi bir şeye benzemiyor ama içi yakın zamanda yenilenmiş; her şey yeni ve temiz. 

péter un câble

Fransızca péter un câble ne demek? Türkçesi nedir?

1. aklını oynatmak, kafayı yemek, keçileri kaçırmak

  •   (fr) Buvons un verre au café d'en face s'il te plaît; j'ai besoin de parler. Sinon je vais péter un câble.
  •   (tr) Karşıdaki kafede bir şeyler içelim lütfen. Konuşmaya ihtiyacım var yoksa kafayı yiyeceğim.

2. küplere binmek, öfkeden kudurmak

  •   (fr) Quand mon père a appris que j'ai raté mon permis, il a pété un câble.
  •   (tr) Ehliyet sınavından kaldığımı öğrenince babam küplere bindi.


Kullanım notu: Aynı anlamlara gelen péter un plomb ya da péter les plombs deyimlerini de kullanabilirsiniz; ama hepsi teklifsiz konuşmalarda kullanılır. Asla resmî bir ortamda bu deyimleri kullanmayın

avoir le dos tourné

Fransızca avoir le dos tourné ne demek? Türkçesi nedir?

1. arkası dönük olmak

  • (fr) Pendant que j'avais le dos tourné, mon fils a tiré la nappe de table et cassé mon vase.
  • (tr) Arkam dönükken oğlum masa örtüsünü çekti ve vazomu kırdı.

2. arkasını dönmek, gitmek, ayrılmak

  • (fr) À peine le prof a le dos tourné, que les élèves recommencent à bavarder. 
  • (tr) Öğretmen arkasına döner dönmez, öğrenicler yine konuşmaya başlıyor.

  • (fr) À chaque fois son mari promet de ne plus boire mais dès qu'elle a le dos tourné, il se remet à boire. 
  • (tr) Kocası her defasında artık içmeyeceğine söz veriyor ama o arkasını döndüğü anda yine içmeye başlıyor.

Ayrıca bakınız: tourner le dos

tourner le dos

Fransızca tourner le dos ne demek? Türkçesi nedir?

1. arkasına dönmek 

  • (fr) À peine m’a-t-il aperçu qu’il m’a tourné le dos
  • (tr) Beni görür görmez arkasına döndü.

2. sırt çevirmek

  • (fr) Après le scandale de corruption, la plupart de membres du parti lui a tourné le dos
  • (tr) Rüşvet skandalından sonra parti üyelerinin çoğu ona sırt çevirdi.
 

Ayrıca bakınız: avoir le dos tourné

Dates, days and months in Turkish

In this post, I will try to explain everything you must know about saying dates, days, months and seasons. Days - Günler The days o...